Hîlar, bugün güneşin parlak, rüzgârın sert, kayaların sağır, mağaraların kör, tarihin suskun olduğu bir mekânda olsa da, tarihte ilklerin yaşandığı eski bir yerleşim yeridir. Arpa ve buğdayın ilk ekilip biçildiği, hayvanların ilk evcilleştirildiği, kerpiç topaçlarının ilk yapıldığı, barınak, tapınak ve kurban sunağının
M. Şehmus Güzel Makam Dağı, Ergani’nin hemen kuzeyindedir. Diyarbakır’ın bu şirin kasabası Makam’ın eteklerinden Hilar’a doğru yayılır: Dağ’dan ovaya. Dağ’dan nehire. Makam Dağı kadim bir nöbetci gibi gece gündüz bekler: Kasaba geçmişinden kopmasın dercesine. Makam Dağı Erganililerin ortak paydasıdır. Ermeniler bilir. Kürtler
Tarihin şafağında Hilar vardır. Bölgemizin on bin yıllık tarihine baktığımızda; aynı coğrafyada, birbirinden farklı, hatta birbirlerine karşı duran pek çok kültürel, etnik ve dinî oluşumun değişerek, birleşerek, dağılarak ve sonra yeniden ve yeniden bütünleşerek, geçmişten geleceğe yaptıkları kanlı ve coşkulu yolculuğuna tanık
Sevgili Müslüm, Huneyn’e bayıldım, resmen mest oldum, hayran kaldım. Bir köylünün bu olağanüstü yerel, evrensel ve entelektüel olmasına bayıldım. Sana mektubu(*) ve krokisi çok zengin bir içeriğe ve evrensel bir anlayışa harika bir örnek. Dolayısıyla gazeteye göndereceğin yazıyı okuduktan sonra daha düzgün
Sevgili Müslüm, merhaba.(1) Sana yazılan mektupları şimdi okudum.(2) Mektupların ikisi de pozitif değerlendirme niyetiyle yazılmış ama ben birincisini yani Huneyn Kaygusuz’unkini daha çok beğendim, belki de içerden olduğu için:) Huneyn’in mektubu ile ilgili birkaç şey yazmak istedim. 1-Diyor ki; “İlk göze çarpan
Sevgili Arkadaşım,(1) Huneyn Kaygusuz iyi, çalışkan bir köylü. Benim de arkadaşım. Hila’ra yolun düşerse selamımı söyle hem seni gezdirir ve hem de sana gerekli bilgileri verir. Bu arkadaşım bilgisayar kullanmıyor. Klasik mektuplaşama türü haberleşiyoruz ve bazen de telefonlaşıyoruz. Bu nedenle ‘Kevirê Mistê
Hilar kitabımla ilgili iki mektup aldım. Biri Hilar köyünden, diğeri yurtdışından. Bu mektupları ve bu mektuplardan birine yazdığım yanıtı sizlerle paylaşmak istiyorum. Mektuplar her ne kadar şahsıma yazılmışsa da, esas itibariyle mektubu yazanlar Hilar ve Hilar kitabımı ele almaktadırlar. Bildiğiniz gibi Hilar
Müslüm Üzülmez,On Bin Yıllık Tarihin Tanığı Hilar,Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2009, 159 sy. Bizler tarihimizle, geçmişimizle çok övünürüz, yaşadığımız topraklardaki kültür varlıklarının zenginliğiyle gurur duyarız, ancak; kültür varlıklarımızın korunması, yitirilmemesi, değerlendirilmesi ve gelecek kuşaklara aktarılması için gerekli gayreti göstermekte de yeterince sorumlu
Enver Yorulmaz Okul öncesi yıllarda her zaman “Can Yoldaşı” olduğum ve sonsuz sevgileriyle yoğrulup kendilerinden her konuda geniş bilgi edindiğim Babaannemle, Ergani’den her Hilar’a gidişte ayrı bir heyecan ve merakla dolardım. Beni o derece her görüşte düşünceye salan ve alabildiğine meraklandıran tek
Şeyhmus Diken Yukarı Mezopotamya, insanlık ve uygarlık tarihinin bugünlere kalan kültür mirasıdır. Soyadının “Büyük ülkenin babası” anlamına geldiğini bildiğim Profesör Ekrem Akurgal; yanlış anımsamıyorsam “Anadolu Uygarlıkları” kitabında, Anadolu topraklarındaki hayat için, bütünüyle “saf bir ırktan” söz edilemeyeceğini, Anadolu ve Mezopotamya’da yaşayan eski