Politika - Page 4

/

Batman’dan Kızıl Bir Yıldız Kaydı

Zamanın durdurulmaz akışının bir sonucu olarak bizim kuşak sonbaharına girdi gibi. Yavaş yavaş sararıp dalından düşen yaprak misali arkadaşlarımız hayattan birer birer düşüyor. Bu düşenlerin arasına maalesef Süleyman Talay da katıldı. Süleyman Talay, “kas hareketinin kontrolünden sorumlu sinir hücrelerinin hasarından kaynaklanan nadir

okuma süresi: 4 dk.

Bahar, Gül ve Bir Mayıs

/
okuma süresi: 4 dk.

Bahar geldi, Mayıs/Gulan kapıda. Mayıs/Gulan; gül ayıdır, insanın kanının kaynadığı aydır. Gül, Gulan’da kokusunu hiçbir şey beklemeden doğaya sunar ve ben, güllerin kokusunu şimdiden duyar gibiyim, elimde olmadan, bu koku beni benden alıp çok eski zamanlara götürür. Eskiden çok güzel renk renk güllerimiz vardı. Ergani’nin Gülbaran bahçelerinde güller açtığında mest edici kokuları etrafa saçılırdı. Gül çiçeğinin yaprakları su dolu şişelere konulur, içerisine azıcık limon tuzu atılarak şişelerin ağzı kapatıldıktan sonra güneşe bırakılırdı. Şişeler 15-20 gün güneşte kalınca, gül rengini şişe içerisindeki suya verir, rengi kırmızılaşır veya pembeleşirdi. Sonra bu gül suyu bir tülbent yardımıyla süzülüp içerisine bir miktar şeker atılarak

Her Dönemin Kendine Göre Bir Parmak İzi Olur

/
okuma süresi: 10 dk.

Yeni okuduğum “Cesur Yeni Dünya” isimli bir kitaptan biraz bahsetmek istiyorum. Aldous Huxley tarafından1932’de distopik kurgu roman olarak kaleme alınan; kapılarında Dünya Devleti’nin sloganı “Cemaat, Özdeşlik, İstikrar” yazan, bu dünyanın cesur insanlarının Londra Merkez Kuluçka ve Şartlandırma Merkezi’nde üretilen ve toplumsal istikrarın temel güvencesi olan şartlandırmayı uykuda eğitimle sağlayan, herkesin mutlu; herkesin çalışır ve herkesin eğlenir ve de “Herkes Herkes İçindir” olduğu “Cesur Yeni Dünya”yı değil; anlatacağım farklı, Harvard Capital Group adlı yatırım bankacılığı firmasının kurucusu ve başkanı William Knoke tarafından “Yirmi Birinci Yüzyıl İçin Bir Yol Haritası” olarak 1996’de kaleme aldığı “Cesur Yeni Dünya”. (Türk Henkel Dergisi Yayınları, Çev:

Amerikan Soğanı ve Soğanın Marifetleri

/
okuma süresi: 6 dk.

Sevgili okurlarım; bildiğiniz gibi soğan bugünlerde gündemin baş sıralarında. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bakanlar, siyasi partiler, belediye başkan ve zabıtaları, meslek örgütleri, köşe yazarları… habire soğanı konuşuyor, açıklamada bulunuyor ve hakkında yazılar yazıyor. Soğan böyle gündeme oturunca yaklaşık on bir yıl önce yazdığım “Amerikan Soğanı ve Soğanın Marifetleri” başlıklı yazımı hatırladım. Hoşgörünüze sığınarak bu yazımı yeniden paylaşmak istiyorum. Saygılarımla. M. Üzülmez Başlığı okuyunca diyeceksiniz ki, bu “Amerikan soğanı” da nereden çıktı? Hiç sormayın, vallahi başımıza taş yağacak! Amerika’dan soğan, yani bildiğimiz pîvaz gelmiş marketlerde satılıyor deselerdi inanmazdım, ama kendi gözlerimle gördüm. Görünce saflığımdan olacak ki hayrete düştüm. Anlatayım efendim. Alışveriş yapmak için

Bazı Şeyleri Unutmamak İçin Yazmak

/
okuma süresi: 5 dk.

Müslüm Üzülmez, Kâmil Sümbül’ün Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nde kaldığı günleri anlattığı “Ana Esas Duruşa Geç” kitabını yazdı. “Geçmiş asla ölü değildir; geçmiş, geçmiş bile değildir.” (William Faulkner) Unutmamak ve unutturmamak için yazmak lazım, ama bazı şeyleri yazmak çok zordur. Hele yazarın kendi yaşamından kesitleri oluşturuyorsa bu yazılacaklar hiç de kolay değil; yazarın yaşadıklarını, ilişkilerini, düşüncelerini, geçmişini bir film şeridi gibi gözünün önünden geçirip kendisiyle yüzleşmesi gerekir. Kâmil Sümbül, bu zorluğun üstesinden gelerek reddetmediği, kopmak istemediği ya da kopamadığı geçmişinin çok kısa bir dilimini, Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nde kaldığı günleri mercek altına alıp kendisiyle yüzleşerek tanıklığını “Ana Esas Duruşa Geç” kitaplarıyla

Karanlıkta Ne Çiçek Açar Ne Düşünce Filizlenir

/
okuma süresi: 5 dk.

Her kriz döneminde ‘vadesi doldu’, ‘işi bitti’ denilen kapitalizm yaklaşık her on yılda bir yaşadığı krizleri aşarak bir üst sarmala varabilme dinamiklerini bünyesinde taşımanın avantajını hep yaşadı. Şimdi yine yeni bir farklı kriz yaşanıyor. Krizin nedeni, dünya genelinde kapitalizm rant ekonomisine evrilmesi, yani üretim yapmadan para kazanma dönemine geçilmesidir. Bu gelişmenin en önemli olumsuz etkisi ise dünyanın siyasetten ‘buzul çağ’a girmiş olmasıdır. Sosyalist ülkeler değişim ve gelişimin dinamiklerini yapılarında taşımadıklarından dolayı sahneden çekildiler, tarih oldular. Şansını değerlendiremedi. II. Dünya Savaşı’ndan sonra birçok ülkede sosyalist yönetimler işbaşına gelmiş ve Dünya, başını Sovyetler Birliği’nin çektiği Sosyalist Sistem denen bir olguyla karşı karşıya

Dil, “Zihnin Aynası”dan Çok Daha Fazlasıdır

//
okuma süresi: 4 dk.

“Anadilim benim derim ve diğer diller ise giysilerimdir. İnsan ne zaman isterse kendi isteklerine göre giysilerini değiştirebilir ama derisini değiştiremez.” –Antti Jalava Baskın Oran hoca bir röportajında; “dil haklarını yasaklama başta olmak üzere vahim bir asimilasyon politikası uygulandı ve bu da Kürt azınlık bilincini diri tuttu” tespitinde bulunur (https://www.demokrathaber.org/ 26.03. 2018). Eğer “Kürt azınlık bilincini diri” tutan etmenlerin başında Kürt Dili üzerindeki yasak geliyorsa, o zaman dilin ne kadar çok önemli olduğu da kendiliğinden anlaşılmış oluyor. Çünkü: Dil, doğuştan gelen bir haktır, insan yaşamında hayati bir fonksiyona sahiptir ve iletişimdeki en temel araçlardan biridir. İnsan evladının hayatta kalma mücadelesinde kullandığı

Adnan Aral’ın Ardından…

/
okuma süresi: 4 dk.

Adnan Aral (d.1927) 13 Mart 1979’da vefat etti. Aramızdan ayrılı 37 yıl oldu. Adnan Aral, Ergani(Diyarbakır)’nın zengin ailelerinden Bekir Efendi’nin oğludur. 15 Ekim 1961’de yapılan Genel Seçimlerde Yeni Türkiye Partisi’nden Diyarbakır Milletvekilli seçildi ve dört yıllık milletvekilliği sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapmış olduğu ateşli konuşmalarıyla kısa zamanda tanındı. 1965 seçimlerine katılmayıp Ergani’ye gelerek tekrar avukatlığa başladı. Bana göre hem Osmanlı ve hem de Cumhuriyet döneminde Meclise girebilme şansına sahip olmuşlar içerisinde en iyi, en demokrat ve en aydın Erganili milletvekilidir. Şimdiye kadar Ergani’den parlamentoya girebilmiş milletvekilleri içerisinde, O’nun gibi entelektüel bir birikime sahip milletvekili bir daha seçilmedi: O, yurt

İşimiz Zor

okuma süresi: 5 dk.

“Tüm zaferlerin sırrı, öngörülmeyenin öngörülmesindedir.” –Marcus Aurelius Amerika merkezli bir çağa girdik. ABD’nin dünya hükümdarlığı Sovyetler Birliği’nin 1991’de çöküşüyle başladı. Bu çöküşle, ABD dünyanın tek küresel gücü ve uluslararası sistemin de merkezi haline geldi. 1945’lerden sonra yaşanan Soğuk Savaş, ABD-Sovyetler Birliği rekabetinden ziyade küresel bir çatışmaydı, Dünyanın ve özelliklede Avrupa’nın paylaşımı ve nüfus etmenin bir kavgasıydı. Bu savaş bugünde değişik boyutlarda başka bir şekilde devam etmektedir: ABD’nin stratejisi savaş ve ekonomik çıkara/gelişmeye odaklıdır. Geçtiğimiz günlerde ABD Savunma Bakanı James Mattis ülkesinin yeni ulusal savunma stratejisini açıklarken önceliğin “terörizm değil Çin ve Rusya gibi güçlerle rekabet” olduğunu çok açık bir şekilde

“Çiçekler Özgürlük Ortamında Nefeslerinin Kokusunu Yayar”

/
okuma süresi: 6 dk.

Bu sıralar Halil Cibran’ın kitaplarını okuyorum. Gündemin sıkıcılığından mı, yazıların mistik ve romantik havasından ya da edebi dozajının yüksek oluşundan mıdır ne hikmettir anlayamadığım şekilde kitaplarına sarılmış durumdayım. İyi ki okumaya başlamışım. Bugünün boğucu siyasi atmosferinin dışına çıkmak isteyenlere, “sevginin harman yerine adım” atıp “sevginin vecdini duymak” arzusu taşıyanlara Cibran’ın yazılarının ilaç gibi geleceğinden kuşkunuz olmasın. İnsan okudukça okumanın hazzına varıyor. Sanki sözcük avcısı, sözcüklere derin anlamlar yükleyerek yazıyor; yanık ve içten bir seslenişi var. Dostoyevski gibi insan ruhunun derinliklerinde kopan fırtınaları anlatıyor. İsyan etmeden ama, bir ermiş gibi tevekküle acı ve sevincin diyalektiğini sunuyor. Hayatın kardeşleri aşk, güzellik, sevgi,

Çiçek Kar Altında Boy Atar Yazıma Dair Okuyucu Mektupları-2: Ali Haydar Üzülmez

/
okuma süresi: 5 dk.

Yazının öncesi: Çiçek Kar Altında Boy Atar Yazıma Dair Okuyucu Mektupları-1: Nurettin Değirmenci “Çiçek Kar Altında Boy Atar” başlıklı yazımla ilgili okuyuculardan gelen mektuplardan Nurettin Değirmenci’nin mektubunu geçen hafta paylaşmıştım. İzninizle bu hafta Ali Haydar Üzülmez’nin mektubunu paylaşmak istiyorum. Ali Haydar Üzülmez’den Gelen Mektup: «Sevgili Ağabeyim, “Çiçek Kar Altında Boy Atar” başlıklı yazınızı okudum. Yazı biraz içindeki sıkıntıları edebi bir dille dışa vurmuş gibi olmuş. İyi güzel olmuş ancak ne yapmalı konusunda bence yeni şeyler söylemek gerekir. Kısaca şöyle özetleyebilirim: Dünya kapalı ekonomi ve toplumdan açık ve küresel ekonomik topluma doğru geçiş sancılarını yaşamaktadır. Eski ideoloji, siyaset ve anlayışlar, kurumlar