Önsöz Bilime, edebiyata, sanata değer katan tüm erdemli insanların anısına… Felsefe ile matematik abi kardeş gibidir. Bu kardeşlikte zaman zaman felsefe, düşünce anlamında matematiğe ağabeylik yapar. Düşüncenin hayat bulmasını da küçük kardeş matematik sağlar. Zaman zaman da çözüm ve önerilerle matematik de
Kirlilik Üzerine Bazı Düşünceler
İnsanlar, her geçen gün daha çok çevre ve kirliliklerden şikâyet eder oldu. Bu kadar çok şikâyet edilmesine rağmen, kirlilikler de katlamalı artar oldu. Ergani Çimento Fabrikası‘nı göz önüne getirin. Burada olan sadece bir çevre kirliliği mi? Hayır, bence, sosyal ve ahlaki kirlilikte söz konusudur. İlgililerin ve halkımızın ve çevre konusunda yeterli duyarlılığı göstermemesi, 2872 sayılı Çevre Kanunu ve bu Kanun’a dayanılarak çıkartılan yönetmeliklerdeki yükümlülükleri yerine getirmeme ve bilmemelerinin nedeni; bilgi eksikliği, yasal düzenlemeleri takip etmeme, neyin nasıl-nerede yapılacağını veya yapılması gerektiğini bilmeme, çevre bilincine vakıf olmama, üretim ve çevre teknolojilerini takip etmeme, teknolojik seviyeye uygun teknolojiler kullanmama, bencillik ve aşırı
“Sonsuzluk Teknolojileri”
Başlık, bir kitabın ismidir. Önemsediğim bu kitabı, bu yazımda sizlere tanıtmaya çalışacağım. Çünkü medya imparatorluğunun basın yayın organları baldır-bacak muhabbetiyle, toplumu manipule eden yazılarla, eli kalem tutanları “yazar” diye piyasaya arz ve lanse etmeyle meşguller. Bu nedenle, günümüz medyasında bu tip kitapların yer alması, tanıtılması olası değil. Başta da belirttiğim gibi, kitabın ismi: SONSUZLUK TEKNOLOJİLERİ, başka bir ifadeyle “Sonsuzluğa Açılan Kapı”. Yazarı: Yılmaz Değirmenci. Yayınevi: Tek Ağaç. “Geleceğin dünyasını hep birlikte şekillendirmek umuduyla” yayınlanan kitap; insan belleğini zorlayan, insanı derin derin düşündüren, “bu gerçekten olabilir mi?” diye insanı hem karamsarlığa iten ve hem de süper ileri aydınlık bir geleceği projelendirme
Performans Değerlendirmesi Üzerine
Çalışma yaşamımıza çok hızlı giren sözcüklerden, daha doğrusu kavramlardan biri de performanstır. Performans günlük yaşantımızda olduğu gibi, kamu ve özel çalışma yaşamında da sık sık kullanılmaya, hatta yerli yersiz uygulanmaya başlandı. Örneğin kamu kurumlarında çalışan bir kısım memura (yöneticilerin tümüne) performans verilerek, çalışanların bir kısmına bireysel veya “havuz sistemi“yle parasal katkı yapılıp bir miktar ücretlerde, birazda özlük sorunlarda “iyileştirme“lere başlandı. Bu çerçevede, göz boyamak için personelin yaptığı iş miktarının, işi tamamlama süresinin, göreve ilişkin niteliklerin, idari sürece katılımı ve katkısının değerlendirilmesi konularını içeren “Performans Değerlendirme Kriterleri” ile “Performans Değerlendirme Cetveli” ilgili kurumlarca hazırlandı. Ben, bu yazımda performans iyidir-kötüdür; veya yöneticilere
Türküler, Halkevleri ve Maden
Bu hafta, İstanbul’da Sivaslı bir arkadaşımda gördüğüm ve fotokopi örneğini aldığım bir belgeden, daha doğrusu bir kitapçıktan söz etmek istiyorum. Bu kitapçığın ismi: Elâziz Bakırmadeni Kazası Halk Türküleri. Kitapçık 1937 yılında İstanbul’da Resimli Ay Matbaası T.L. Şirketi’nde basılıp, Elâziz Halkevi Neşriyatından 10. sırada yayınlamıştır. Kitapçıktaki türküleri, Elâziz Halkevi Orkestra Şefi M. Ferruh Arsunar derlemiş. Derlenen 18 türkünün hem söz ve hem de notaları var. Türkülerin notaları konusunda, notadan anlamadığım için bir şey söylemem doğru olmaz. Ama türkülerin sözlerine baktığımızda başka il veya yörelere ait türkülerin Bakırmaden’e mal edildiği hemen göze çarpmaktadır. Bazı türküler ise, Kürtçe türkülerin Türkçeleştirilmiş hali. Zaten kitapçığın
Anılarımdaki Maden
Rüya mıydı hepsi, yoksa şimdi mi rüyadayım. Maden, Bakır Maden İşletmesi sayesinde eskiden çok şen, canlı bir ilçeyken, bugün Bakır İşletmesi‘nin kapatılması ve faaliyetine son verilmesi nedeniyle eski canlılığını yitirmiş, yoğun göç veren cansız bir ilçe konumuna düşmüştür. Bakır cevherleri tükendi diye işletmenin kapatılması sonucu, Madenlilerin çoğu başta Elazığ olmak üzere başka yerlere göç etti. İki dağ yamacında kurulu bulunan ve kibrit kutusu gibi birbirlerinin üzerine konulan evlerin çoğu ne yazık ki bugün sahipsiz birer harabeye dönmüş. Fabrika bacaları ise, birer anıt gibi tüm görkemleriyle ayakta, ama bacaları tütmüyor. Artık bakır üretilmiyor. Oysa eskiden Maden ve Maden’de hayat bir başkaydı.
Leningrad/Petersburg ve Kürdoloji
15-26 Nisan 2006 tarihleri arasında Rusya’nın St. Petersburg/ Leningrad kentinde bulundum. Sonrasında “St. Petersburg/ Leningrad İzlenimleri” başlığı altında kaleme aldığım izlenimlerim 26 Mayıs-30 Haziran 2006 tarihleri arasında Ergani’de haftalık yayınlanan Ergani Haber gazetesinde, 13-20 Haziran tarihleri arasında da Diyarbakır’da günlük olarak yayınlanan Yeni Yurt gazetesinde dizi halinde yayınlandı. İzlenimlerim yayınlandıktan sonra, Petersburg’un aynı zamanda Kürt Tarihi ve Kürdoloji açısından da önemli bir kent olduğunu fark ettim. Bu yazımda, tespit edebildiğim kadarıyla -devrim öncesi Petersburg’un Çarlık Rusya’sının başkenti olduğunu hatırlatarak- Petersburg’un bu pek bilinmeyen yönünü kısaca yazmak istiyorum. Petersburg, Kürt tarih çalışmaları ve Kürdoloji açısından çok önemli bir yere sahiptir. Kürtlerle
“Yerel” Tartışmaları ve Ergani’nin Kalkınması
Gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkede hükümetler, partiler, sivil toplum kuruluşları, entelektüel çevreler yaygın biçimde “Yerel ve Yerel Yönetim nedir?” sorusuna yanıt aramaktadırlar. Avrupa Birliği’nin demokratikleşme beklentileri, ulus devletin geleceğine ilişkin kuşkular, “kamu”ya ilişkin yeni yaklaşımlar ve özellikle HABİTAT süreciyle ortaya çıkan yeni öncelik ve eğilimlere ilişkin ipuçları, “yerel”i ve “yerel yönetim”leri yeniden tanımlanmayı zorunlu kılmaktadır. Bu zorunluluğun üstesinden gelmenin yolu ise, demokrasi tartışmalarını yönlendiren ve belirleyen “globalleşme” ve “sivil toplum” gibi iki temel kavramın yaşadığımız coğrafyaya uygun analizine bağlı. Bu analizlerde belirleyici olacak olan, yeni “yerel” ve “yerel yönetim” tanımlamaları olacaktır. Çeşitli üniversite, enstitü, vakıf, belediye ve benzeri kurumlar,
Çirkin Görüntülere Son Verilemez mi?
“Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların görevidir.“ (Anayasa -Madde 56) Kentler, bulundukları doğal yerleşim yerinde temin edemedikleri ihtiyaçları gidermek amacıyla civar bölgede yaşayan insanlar tarafından, müşterek, ilkin MÖ.4000-3000 yıllarında Dicle-Fırat arasında kalan ovalarda, bugünkü semt pazarlarından farklı olarak, herkesin alıcı ve satıcı rolüyle (değiş-tokuş gibi) kurmuş olduğu büyük ölçekli yerleşim yerleridir. Kentlerde, insanoğlu ihtiyacı olan mal ve hizmetleri temin ederken yaptığı faaliyetlerin planlanması ve uygulaması sırasında birtakım çevre kirliliklerine, örneğin hava, su, katı atık, gürültü, görüntü, radyoaktivite vb. gibi… kirliliklere neden olmaktadır. Teknoloji ve bilim
St. Petersburg/Leningrad İzlenimleri
Oğlum Ozan’ın davetlisi olarak eşimle birlikte Rusya’nın Saint Petersburg kentine gittik. Giderken sevinçli olmanın yanında, değişik duygular içerisindeydim. Birincisi, ilk defa yurt dışına çıkıyordum; farklı bir ülkeyi ve coğrafyayı, farklı insanları ve değişik bir kültürü görecektim. İkincisi, oğlumla buluşup hasret giderecektim, evinde konuk olacaktım. Üçüncüsü, -sevincimin yanında hüzün ve burukluğuma neden olan- rüyalarımı, hayallerimi süsleyen ve bir zamanlar “sosyalizmin kalesi”, “devrimci hareketin merkezi” olarak bildiğim “Sovyetler Birliği”ni -yıkılmış haliyle görecektim. Gidiş ve gelişim 12 gün sürdü. Bu gezim sonucu edindiğim bilgi ve izlenimleri olabildiğince tarafsız kalmaya çalışarak sizlerle paylaşmak istiyorum. Kiril Alfabesi’ni ve Rusçayı bilmemem, Ozan’ın kaldığım süre içinde cumartesi
“Hapiste Yazmak”
Duy, vuruldum seslenemem sesim kısıkGüvercinim yaralı kanadı kırıkGönderemem sevda yüklü mektubumuBari görüşüme sen gel nazlım, sık sık Türkiye’de herkes bir gün cezaevine düşebilir.Türkiye’nin sosyal ve siyasal tarihine baktığımızda nice insanın cezaevlerinde ömür tükettiklerini, halen de ömür tüketenlerin var olduğunu görürüz. Katili, tetikçiyi, mafya bozuntularını, ırz düşmanını, hırsızı, rüşvetçiyi… bir tarafa bıraktığımızda: Celal Bayar gibi bir Cumhurbaşkanı; Başbakanlık yapmış Menderes, Demirel, Ecevit, Erbakan gibi parti liderleri; Şefik Hüsnü, Behice Boran, Alpaslan Türkeş gibi sağdan sola birçok politik önder; Nazım Hikmet, Kemal Tahir, Orhan Kemal, Ahmet Arif, Yılmaz Güney gibi birçok yazar ve sanatçı; İsmail Beşikçi gibi bilim adamları; Said-i Nursi/Said-i Kürdî