Politika - Page 3

/

Batman’dan Kızıl Bir Yıldız Kaydı

Zamanın durdurulmaz akışının bir sonucu olarak bizim kuşak sonbaharına girdi gibi. Yavaş yavaş sararıp dalından düşen yaprak misali arkadaşlarımız hayattan birer birer düşüyor. Bu düşenlerin arasına maalesef Süleyman Talay da katıldı. Süleyman Talay, “kas hareketinin kontrolünden sorumlu sinir hücrelerinin hasarından kaynaklanan nadir

okuma süresi: 4 dk.

MUSTAFA SUPHİ, Karanlıktan Aydınlığa

//
okuma süresi: 10 dk.

“Bugünün dünden farklı olmasını istiyorsan, geçmişte olup bitenleri iyi bilmelisin.” -Spinoza Türkiye Komünist Partisi (TKP), Türkiye’nin en eski siyasi partilerinden biriydi. 10 Eylül 1920’de Bakü’de kuruldu. 7 Ekim 1987’de Türkiye İşçi Partisi (TİP) ile Türkiye Birleşik Komünist Partisi (TBKP) adı altında birleşme kararı alınca hukuksal varlığı sona erdi. TKP, nicel gücü olmasa da, nitel ağırlığı olan veya öyle olduğu düşünülen ya da rakip taraflarca böyle görülmesi istenilen bir partiydi. Acılı ve sancılı bir tarihi vardır. Acılı olanların en başta geleni TKP’nin kurucu başkanı Mustafa Suphi ve yönetici yoldaşlarının 28/29 Ocak 1921’de Karadeniz’in derin sularında öldürülmeleridir. Bu olay, Türkiye Cumhuriyeti siyasi

Yanlış Hesap Davos’tan Döndü Gibi

okuma süresi: 8 dk.

1960’lı yıllarda Abdullah dedemin 50’ye yakın koyunu vardı. Bir yaz gecesi kurtlar hewş dediğimiz çitle çevrili alanda bulunan koyunlara saldırdı. Evin çoban köpeği korkusundan sesini çıkartmadığı gibi sıvışıp kaçtı. Kurtlar bir değil çok sayıda koyunu gırtlaklarından, nefes borularından ısırarak, sadece ihtiyacı olabilecek bir iki tanesini değil, doğaları gereği ihtiyaçlarından daha fazlasını, 6-7 tanesini parçalamışlardı. Farkına vardığımızda iş işten geçmişti; dedem koyunları parçalayan kurtlardan çok, köpeğin ses çıkarmama hainliğine kızmıştı o zaman. Kapitalizm eşitsizlikten beslenerek gelişir. Serbest piyasa dediğimiz şey, eşitsiz gelişimde kurtlar saldırısıdır. Çok uluslu şirketler ve onların taşeronları tıpkı aç kurt misali, kimsenin gözünün yaşına bakmadan, acımadan her şeye

Dönemin Marazi Belirtileri

//
okuma süresi: 3 dk.

“Hayatımı aydınlatan ve zaman içinde bana hayatı neşeyle karşılama cesareti veren ideallerim Hakikat, İyilik ve Güzellik’tir. Benzer düşünenlerin desteğinin yanı sıra, bilim ve sanatın asla ulaşılamayacak olan hedeflerine ulaşma gayreti olmadan hayat bomboş ve anlamsız olurdu. İnsanların mülkiyet, gösteriş ve lüks gibi sıradan hedeflerini her zaman aşağılık buldum.” “İncelikli fikirler ve soylu davranışları ancak büyük ve sağlam karakterler üretebilir. Para yalnızca bencilliğe hitap eder ve sahiplerini karşı konulmaz bir şekilde suiistimal etmeye kışkırtır.” “İnsan doğanın verdikleriyle yetinmesini bilmeli. Fakat bir de zamanın ruhu diye adlandırılan, belli bir neslin kafa yapısını, tavrını şekillendiren ve bir kişiden diğerine geçerek tüm toplumun ruh

‘Sosyal Mesafe’ mi, ‘Fiziksel Mesafe’ mi?

/
okuma süresi: 7 dk.

Bir işe başlamadan önce en uygun sözcük ya da kavramlarla yapılacak iş doğru bir şekilde tanımlanmalıdır. Bu yapılmadığında başarı şansımız azalır. Koronovirüs başımıza bela olmaya başlayınca, hem yetkililer hem de vatandaşlar bu belaya karşı kendilerince bazı önlemler almaya başladı. Alınan önlemlerden biride “sosyal mesafeye uyma” kuralı oldu. Salgından korunmak için devletin en yetkilisi başta olmak üzere, bakanlar, bilim kurulu üyeleri, siyasi liderler, valiler, belediyeler, doktorlar, gazeteciler, haber sunucuları yaptıkları açıklamalarda mutlaka “sosyal mesafe” kuralına uyulması gerektiğini söylemeye başladılar. Ve iş o kadar ileri gitti ki reklamlarda bile bu kullanılmaya başlandı. Bu tanımlamada, yani “sosyal mesafe” tanımlamasında bir yanlışlığın olduğunu düşünüyorum.

Kara Bulutlar Tepemizde Dolanıyor

/
okuma süresi: 6 dk.

Bir önceki yazımda: “Dünyamız uzun süredir ilk defa bu denli küresel boyutta çaresizlik, hastalık ve ölümle karşı karşıya kaldı. Bilim insanları ve yetkililerin ‘evde kal’ açıklamalarına uyarak evlerimize kapandık; bekliyoruz.” diye yazmıştım. Tehlikenin halen kapıda olması nedeniyle küresel ölçekte çoğunluk olarak hâlâ evlerimizdeyiz. Fırtına geçtikten sonra yaşama “kaldığımız yerden” devam edeceğiz elbet, ama gelecek hiç de umut vadetmiyor; zor günleri atlatıp evlerimizden çıktıktan sonra yakın ve uzun dönemde birçok sorunla karşılaşacağız. Ekonomik, sosyal, siyasal, ideolojik, kültürel (inançsal), ekolojik, psikolojik olarak salgından fazlasıyla etkileneceğiz. Görünen o ki, kazananlar her zaman olduğu gibi yine bir avuç zengin olacak, milyonlarca insan ise kaybedecek:

Kahveler Tek Başına İçildiği İçin Tadı Yok

/
okuma süresi: 3 dk.

“Artık yalnızca sese sığınıyoruzIşıklı geceye.Kime gideceğiz,Hangi sözle anlatacağız acıyı,Hangi dilde bağışlanmayı dileyeceğiz?Bize saf bir başlangıç gerekliKelimelerin gün doğumunda” -Bejan Matur İnanılması zor ve sonuçları hiç de iyi olmayan günler yaşıyoruz. Koronavirüs denilen küçücük bir şey esir aldı bizleri. Yaşantımızı sil baştan değiştirdi. Çaresizce, yaşamla ölüm arasında kıstırılmış bir vaziyette evlerimize kapandık. Bilim kurgu atmosferini andıran şehrin boş sokaklarıyla evlerimizin çoğu şimdi bir kabuktan ibaret, böcekler gibi koruyucu kabuklarımıza çekildik. Zayıf ve çaresiziz. Yaslarımızı tutamıyoruz. Dokunmaya, sarılmaya, tenin sıcaklığına hasret kaldık. Duaların yerini “ne olacak” bekleyişi aldı. En gelişkin cihazları uzayın derinliğine gönderenler, Mars’a yolculuğu tasarlayanlar, her şeye sahip olunca her

Şairimiz Vecdi Subaşı’yı Yitirdik

/
okuma süresi: 4 dk.

“Bazen insan kendisinde çok mutluyum deme hakkını asla bulamayacak kadar çok acı çeker.” Koronavirüs nedeniyle dünya diken üstünde. Hastalık ve ölüm her yerde kol gezip günbegün katlanarak artıyor. Allah’ın evi Kâbe bile kapatıldı. Çaresiz bir şekilde evlerimize kapandık. Neredeyse hasta ve ölülerimize sahip çıkamaz, yaslarımızı tutamaz duruma geldik. Böylesi karamsar günlerde sevgili dostum Vecdi Subaşı’nın 6 Nisan 2020 günü kalp krizi geçirerek aramızdan ayrılışının acılı haberini aldım. Üzgünüm. Önemli bir değerimiz, memleket sevdalısı bir şairimizdi. Şair ve hukukçu Vecdi Subaşı, 1942 yılında Ergani’nin Saray Mahallesi’nde doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Ergani’de, liseyi Diyarbakır Ziya Gökalp Lisesi’nde (1959), yükseköğrenimini Ankara Hukuk Fakültesi’nde

Gömülü Şamdan ve Satranç

//
okuma süresi: 6 dk.

Çok okuyan, az yazan biriyim. Okumak benim için olmazsa olmaz bir şey. Sürekli okurum. Bazen belli konulara dair (tarih, bilim, felsefe, din, siyaset gibi…) kitapları ya da kimi yazarların kitaplarına yoğunlaşarak peş peşe okurum. Bu aralar da bolca Stefan Zweig’in kitaplarını okuyorum. Okuduklarımdan ikisi hem çok etkiledi hem de çok düşündürdü beni. Stefan Zweig usta bir yazar. Kurgu ve betimlemelerine hayran kaldım. Sözcükler cümlelerde matematiksel sıralanmış; anlam olarak geometrik, dizilimleri ise adeta aritmetik bir kusursuzluk örneği. Kalemi eline aldığında iç dünyasındaki fırtınaları ve gözlemlerini doğal haliyle yazmış gibi. “Rastladığı insanlar, karşılaştığı olaylar, gizemli bir simya ile, sayfalarda söz dizisine” dönüşmüş.

“Savaş ve Amerikan Ekonomisi”

okuma süresi: 3 dk.

ABD Başkanı Trump’un talimatıyla İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin öldürülmesi üzerine ateş üzerinde olan Ortadoğu kazanı tümden kaynamaya başladı. Yapılan, ABD karşıtı olan ya da ABD’nin çıkarlarına zarar verebilecek devletlere açıkça bir gözdağıdır. Bundan sonra neler olacak hep birlikte göreceğiz. Sanki Amerikan ekonomisinin savaşa ihtiyacı var gibi. Savaş ve ekonomi ilişkileri üzerine kafa yoranlara belki birazcık faydası olur diye 2005 yıllarında ABD’nin Irak’ı işgal etmesinden sonra Felluce kentinde bulunan ve savaş esnasında zarar gören elektrik enerji tesisinin devreye alınması için bir yıl kadar bu enerji tesisinde ABD’lilerle birlikte çalışan sevgili dayım Elk. Yük. Müh. Nurettin Değirmenci’nin (d.1951-ö.2019)

İngiltere’nin Kürt Politikası (1918-1932)

/
okuma süresi: 5 dk.

Kadere ister inanalım ister inanmayalım, kesin olan bir şey var ki o da Kürtlerin kaderinin kötü yazılmış olmasıdır. Kürtler kendi iç dinamikleriyle bir yere gelemedi, kendi kaderini kendisi belirleyemedi. Ortak bir amaç etrafında enerji ve hayallerini güçlü bir şekilde açığa çıkarmayı başaramadı. Hep dış güçler, büyük devletler kaderinde belirleyici oldu. Çok çok eski zamanlarda olanları bir tarafa bırakıp daha yakın dönemlerde tarihsel süreç içerisinde yaşanan ve Kürtlerde bir travmaya neden olan tarihi gelişmelere baktığımızda çok net olarak görebiliriz bunu. Tarihin bu şekilde gelişmesinde elbet Kürtlerin çok günahı var, ama daha çok da Kürtlerin büyük, emperyal devletlerin mücavir, yani etki alanına