Gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkede hükümetler, partiler, sivil toplum kuruluşları, entelektüel çevreler yaygın biçimde “Yerel ve Yerel Yönetim nedir?” sorusuna yanıt aramaktadırlar. Avrupa Birliği’nin demokratikleşme beklentileri, ulus devletin geleceğine ilişkin kuşkular, “kamu”ya ilişkin yeni yaklaşımlar ve özellikle HABİTAT süreciyle ortaya çıkan
Küreselleşen bir dünyada insan hakları refah düzeyinin ve yaşam kalitesinin geliştirilmesi ve korunmasında en temel değerdir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, 1993’de, Viyana’da toplanan Dünya İnsan Hakları Konferansı’nı açarken, insan haklarının hem evrensellik iddiası taşıyan hem de tarihsel olan ölçütler, dolaysıyla değerler olduğunun
Geçtiğimiz günlerde iki kongreye katıldım. Birincisi, Kimya Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi tarafından Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda 17-19 Mayıs 2006 tarihleri arasında düzenlenen “6. Uluslararası Boya, Vernik, Mürekkep ve Yardımcı Maddeler Sanayi Kongresi ve Fuarı (Boya 2006)”. İkincisi, 25-28 Mayıs tarihleri
“Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların görevidir.“ (Anayasa -Madde 56) Kentler, bulundukları doğal yerleşim yerinde temin edemedikleri ihtiyaçları gidermek amacıyla civar bölgede yaşayan insanlar tarafından, müşterek, ilkin
“Fırat ve Dicle’nin harap kıyılarını,Zararlı otlar kaplamış.Hiç kimse sokağa adım atmıyor artık,Ve neşeyle dolaşmaya çıkmıyor.Çayırdaki sığırlar,Ne süt ne de yağ veriyor,Anaç koyunlar doğurmuyor,Tüm ülke korku içinde.” MÖ. 2000’li yıllarda Sümerlerce yazılmış Gılgameş Destanı’nda, günümüzde sıkça Ortadoğu diye anılan, ama tarihte Mezopotamya olarak
Oğlum Ozan’ın davetlisi olarak eşimle birlikte Rusya’nın Saint Petersburg kentine gittik. Giderken sevinçli olmanın yanında, değişik duygular içerisindeydim. Birincisi, ilk defa yurt dışına çıkıyordum; farklı bir ülkeyi ve coğrafyayı, farklı insanları ve değişik bir kültürü görecektim. İkincisi, oğlumla buluşup hasret giderecektim, evinde
Batı’da düşünce, Doğu’da lider yüceltilir. Osmanlı, “Tanrı yeryüzünü Müslümanlara, denizleri de kâfirlere verdi” diye düşünürmüş. Bu düşünce, sebepsiz de değildi: Göçebeler her daim kendilerini atın sırtında, gemi güvertesinden daha rahat ve güvende hisseder. Yerleşik Batı ise, karada ticaret yollarının kapanması sonucu, geleceğin
Duy, vuruldum seslenemem sesim kısıkGüvercinim yaralı kanadı kırıkGönderemem sevda yüklü mektubumuBari görüşüme sen gel nazlım, sık sık Türkiye’de herkes bir gün cezaevine düşebilir.Türkiye’nin sosyal ve siyasal tarihine baktığımızda nice insanın cezaevlerinde ömür tükettiklerini, halen de ömür tüketenlerin var olduğunu görürüz. Katili, tetikçiyi,
Kamil Sümbül’e yazdığım bir yazı Sevgili Dayımoğlu Kamil, Yoğun işlerin arasında, bana uzun uzun mail’ler attığın ve sabırla yazılarımı okuduğun için en samimi duygularımla sana teşekkür ediyorum. Yazılarınızdaki samimiyet, içerik ve farklı bir bakış açısıyla yazılmış olmaları benim açımdan önemli olmanın yanında,
“AB yolunda kadınlarımızın kovalarla su taşımasını kimse içine sindirmemeli.” -Şevket Atlı/Ergani Kaymakamı (26.01.2006 tarihli Bugün gazetesi) Kütüphane ve kitap uygarlığın ölçütüdür. Kütüphane ve kitap bilginin muhafaza ve yayılmasını sağlayan birer araçtır; işlevleriyle uygarlık ve kültür tarihine katkıda bulunurlar. Ergani Haber’de önceleri kitap