İçişleri Bakanlığı’nın yayımladığı kararname ile Güzelyurt kaymakamlığından Ergani kaymakamlığına atanan Ramazan Yıldırım, ilçeye gelerek görevine başladı. Yıldırım, ilçede hayırlı hizmetler yapmayı umduğunu söyledi. İçişleri Bakanlığı’nın yayımladığı kararname ile Güzelyurt kaymakamlığından Ergani kaymakamlığına atanan Ramazan Yıldırım, ilçeye gelerek görevine başladı. Yıldırım, ilçede hayırlı
İsa Tekin İşte IMF ve CIA’nın gizli darbe haritası Tanıklar, mağdurlar 12 Eylül’ü anlatıyor AMED (09.09.2009)- 12 Eylül faşizminin simgesi, Türkiye’nin Ebu Garip’i ve Guantanamosu ‘Diyarbakır Cezaevi’nin izleri okul yapılarak gölgelenmek ve silinmek isteniyor. Ama ne mümkün. Dönemin Sıkıyönetim Komutanı Kemal Yamak’ın
Müslüm Üzülmez, Kendi Yayını, İstanbul, 2002, 96 sayfa.Baskı: Ladin Matbaacılık Ambalaj San. Ltd. Şti. İstanbul Birinci Bölüm GECENİN ISLIĞI & öfkede, nefrette, sevgide duygularımız körelmesin. 1. bitkin düşürücü, uykusuz bitmeyen gecelerimdeanılara dalıp, gençliğimin coğrafyası gözümde tütünce,ayrılık acısı ince bir sızı gibi iner
Enver Yorulmaz Okul öncesi yıllarda her zaman “Can Yoldaşı” olduğum ve sonsuz sevgileriyle yoğrulup kendilerinden her konuda geniş bilgi edindiğim Babaannemle, Ergani’den her Hilar’a gidişte ayrı bir heyecan ve merakla dolardım. Beni o derece her görüşte düşünceye salan ve alabildiğine meraklandıran tek
Kamuoyu ve basına açıklama… 1982-1984 yılları arasında Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nde tutuklu kaldım. Tutuklu kaldığım süre içinde çok ağır baskı ve işkenceler gördüm. Tutuklu ve hükümlülere yapılan baskı ve işkencelere tanık oldum. Anlatılması çok zor, iğrenç şeyler duydum. Burada bunları anlatacak değilim,
Kürt sorunu nedeniyle, Türkiye’de korkunç şeyler oldu. İnsanlarımız çok acılar yaşadı; yaklaşık 50 bin insanımız canından oldu. Kürtler’in yaşadığı coğrafyada operasyonların sayısı sürekli arttı. Operasyonların sayısı artıp kapsamı genişledikçe olaylar da büyüyerek gelişti. Olaylar geliştikçe kan, gözyaşı, acı, göç, feryat ve hawarlar
Sevgili Müslüm Üzülmez,Grupla(1) paylaştığın o güzel, o anlamlı, o kan kaynatan fotoğraflarını gördükçe, Zülküf Dağı’ndan Hoşot Ovası’na esen o okşayıcı, o serinletici rüzgârı yeniden bedenimde, belleğimde, yüreğimde duyumsar gibi oldum.“Remzi İpek” adı da yabancı gelmiyor bana.Yaraya neşter atan, ya da merhem çalan
Şeyhmus Diken Yukarı Mezopotamya, insanlık ve uygarlık tarihinin bugünlere kalan kültür mirasıdır. Soyadının “Büyük ülkenin babası” anlamına geldiğini bildiğim Profesör Ekrem Akurgal; yanlış anımsamıyorsam “Anadolu Uygarlıkları” kitabında, Anadolu topraklarındaki hayat için, bütünüyle “saf bir ırktan” söz edilemeyeceğini, Anadolu ve Mezopotamya’da yaşayan eski
Yazar bu çalışmasında kitaplardan, raporlardan ve çeşitli metinlerden faydalanmış. Ayrıca, Hilar köyündeki köylülerle, Ergani ve Diyarbakır’daki Hilarlılarla ve konuya hâkim kişilerle yaptığı görüşme ve konuşmalardan da yararlanmış. Birçok prehistorik dönem yerleşim yerinin bölgede (Nevale Çore/Şanlı Urfa-Bozova, Çeme (Hallen Çem olmalı.- M. Üzülmez)
Mustafa Sütlaş Hilar kitabında Diyarbakır’ın Ergani ilçesinin yakınlarındaki on bin yıllık tarihe sahip Çayönü’nün de içinde yer aldığı bugün ayakta durmaya çalışan ve Müslüm Üzülmez’in doğduğu, yaşadığı “Hilar” köyünün öyküsünü okudum… Çocukken kabul ettiğim doğrulardan birisi “insan yaşarken mutlaka bir ‘eser’ yaratmalı”