1928 yılında İçişleri Bakanlığı Nüfus Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan Son Teşkilat-ı Mülkiye’de Köylerimizin Adları isimli çalışmada Türkiye’deki tüm vilayetlerin merkez ve kazalarındaki köylerin tek tek sayı ve adları yer almaktadır. Köy adları Latin harfleriyle ve hemen karşılarında da Arap harfleriyle yazılmıştır. Kitabın
“güllerin bedeninden dikenlerini teker teker koparırsandikenleri kopardığın yerler teker teker kanardikenleri kopardığın yerleri bir bahar filan sanırsanKürdistan’da ve Muş-Tatvan yolunda bir yer kanarMuş-Tatvan yolunda güllere ve devlete inanırsaneşkıyalar kanar kötü donatımlı askerler kanar” – Turgut Uyar( Divan, 1970) Eski zamanlarda aile büyüklerim
1928 yılında İçişleri Bakanlığı Nüfus Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan Son Teşkilat-ı Mülkiye’de Köylerimizin Adları isimli çalışmada Türkiye’deki tüm vilayetlerin tek tek merkez ve kazalarındaki köylerin sayı ve adları yer almaktadır. Köy adları Latin harfleriyle ve hemen karşılarında da Arap harfleriyle yazılmıştır. Kitabın
Gezmeyi sever, hele Diyarbakır ve Ergani’ye gitmeye bayılırım. Bu yıl ilki Mayıs ayında, ikincisi de Eylül ve Ekim ayları arasında olmak üzere Diyarbakır ve Ergani’ye iki gezim oldu. Bu gezilerimde genellikle akrabalarımı, arkadaşlarımı ziyaret ettim, onlarla buluşup sohbetler ettim, hatırlarını sorup dertleştim.
ZORLU YOL: İmralı Görüşmeleri(*) kitabında yer alan röportaj: Sorularım bu kez 12 Eylül mağduru Araştırmacı Yazar Müslüm Üzülmez’e… Türkiye’de neden toplumsal barış sağlanamadı? Cumhuriyetin tarihi, faili meçhul cinayet, baskı ve inkâr politikalarının tarihidir.Cumhuriyet daha kuruluş aşamasındayken organize bir şekilde Türkiye Komünist Partisi
“Gücünü iradesiz iradelere borçlu olanlar ve bu güce tapan gönüllü köleler benim gibileri sevemezler.” Erdinç Gültekin İnsanın ne zaman, nerede olacağı hiç belli olmuyor. Diyarbakır-Ergani’de annemin bahçesindeyim. Baharın yeşilliği her tarafı kaplamış, Mayıs ayının yüzü suyu hürmetine bahçede var olan bütün güzellikler
Uğuldayan rüzgârın buz tutmuş camlara savurarak vurduğu kar tanelerinin insanın içini ürperttiği soğuk gecelerde sıcak soba başındaki anlatıcıların sesinde yankılanan masallar ve efsaneler çocukluğumuzda bizlerin yaşamına renk katardı. Gecenin karanlığında bir parlayıp bir sönen yıldızlar gibi dünyamızı aydınlatır, bizleri hayali güzel bir
Eskiden ekmek, dumana bulanan gözyaşlarıyla, kızgın saçta tandırlık denilen kimi evlerde, evin içinde, kimi evlerde de kozik denilen yığma taşlardan yapılmış yerlerde pişirilirdi. Çuvaldan legene, teyşte dökülen un, suya bulanır, yoğrulur, kıvamına gelir, hamur olur, tahta ile oklava arasında bir kâğıt inceliğine
14-29 Mayıs 2013 tarihleri arasında Diyarbakır, Ergani ve Çermik’te bulundum. Bu süre zarfında kahvehanelerin çokluğuna bir kez daha yeniden tanık oldum ve zaman zaman bu konuda yapılan şikâyetleri dinledim. İstanbul’a dönünce de bu konuda ufak çaplı bir araştırma yaptım. Kahvehaneler bana yabancı
M. Şehmus Güzel’in bir iletisi DEĞERLİ GRUPDAŞLARIM(*), HEMŞERİLERİM, ARKADAŞLARIM HEPİNİZE MERHABA, amcamoğlu değerli abem Ali Güzel’in değerli hemşerimiz Yavuz Aközel’in yazısına ve değerli hemşerimiz Müslüm Üzülmez’in yazıya katkısına ilişkin anılarını okuduğunuzu tahmin ediyorum. Bu anılar harika. Ali Abe son cümlede daha ne